Up In The Air (2009)



Hayatınızı insanları işlerinden kovarak kazandığınızı düşünün. Daha önce hiç görmediğiniz, tanımadığınız, farklı şehirlerdeki, farklı mesleklerdeki insanları. İşte Ryan Bingham (George Clooney), tam olarak böyle bir işe sahip. Fakat onun hayatına asıl yön veren durum, insanları kovarak para kazanmasından çok, yılın önemli bir kısmını uçarak geçirmesidir. Öyleki hayattaki en büyük amaçlarından biri 10 milyon mil puana ulaşabilmektir.

Sürekli uçakla seyahat eden Ryan her seyahatinde yanına sadece küçük boy bir valiz alıyor. Tek valizle seyahat etmesi üzerine seminerler bile düzenleyen Ryan'ın bir gün karşısına Alex (Vera Farmiga) çıkar ve Ryan ondan çok etkilenir. Bunun sebebi, kendisinde gördüğü özgürlüğe olan düşkünlüğü ve ilişkilerdeki rahatlığı Alex'te de görmesidir. İkilinin "casual relationship" olarak başlayan yakınlaşması, Ryan'ın sorgulamaları ve edineceği yeni tecrübelerle farklı noktalara ilerlemeye başlar

Diğer taraftan, Ryan'ın bağlı olduğu şirkete yeni giren Psikoloji mezunu Natalie'de (Anna Kendrick) zekası ve sivriliğiyle Ryan'ın dikkatini çeker ve Ryan ona bu işin yüz yüze yapılmasındaki önemi göstermeye karar verir. Çünkü Natalie'ye göre bu işin internet üzerinden yapılması masrafları oldukça azaltacaktır.

George Clooney dünya üzerindeki birçok kadının hayallerini süsleyen bir adam. Öyle ki bir çoğuna göre onun karizmasının karşısında, Brad Pitt'in "Güzelliğinin" bile pek bir şansı yok. Hayır, kendisinin tipine laf atacak kadar muhalefet bir adam değilim ama bence onun karizmasındaki en önemli rolü ses tonu oynuyor. Böyle ses tonuna sahip bir adamı yanınıza alıp, herhangi bir kızı istemeye gidebilirsiniz, %100 başarı garantisi verebilirim :).... George Clooney'i her zamanki cool tavırlarıyla görmekteyiz yine. Sabrının ölçüldüğü bir kaç sahne dışında, yine oldukça sakin ve başarılı. Açıkçası biz sinemaseverler, performansını uzun bir süre daha eleştiremeyeceğiz gibi görünüyor, kusursuz.

Vera Farmiga tipindeki kadınlara oldum olası ısınamamışımdır. Sarah J. Parker sınıfına sokabileceğimiz bu grup bana her zaman fazla soğuk, kendini beğenmiş geliyor. Kendisi rolünde başarılıydı ama dediğim gibi, ben yine önyargılarımın eline düşmüş durumdayım.

Benim için filmin yıldızı açık ara Anna Kendrick'ti. Fazla titiz, yer yer itici, kendini beğenmiş Natalie karakterini o kadar iyi oynadıki, bundan sonraki filmlerinde onu izlerken aklıma her zaman bu hali gelecek. Filmi izledikten sonra sizde bana hak vereceksiniz. Helal olsun bacım, 10 puan sana.

İşten çıkarılan insanların tepkileri, duyguları filme çok farklı bir renk getirmiş açıkçası. Bu bölümlerde gerçekten insani duygularınızı bastırmakta zorlanıyorsunuz. Filmin özellikle küresel kriz dönemine denk gelmeside gerçeklik olgusunu yükseklere taşımış. Bu noktada Jason Reitman'ı tebrik etmek gerekiyor.

Hani bazen "bir film izleyeyimde hem zaman geçsin, hem de zevk alabileyim, öyle aşırı bir beklentim yok" tribine gireriz ya, (valla bana oluyor) işte Up In The Air, o film. Bu filmden "Oh yea man!" veya "bu neydi ya...(ya yerine a ve q harflerinide koyabilirsiniz)" diyerek çıkmaycağınızın garantisini verebilirim. Film tam bir "sonu belli filmler" kategorisinde diyecekken, bir sahne bu durumu etkilemeye çalışmış!?... Puanım 7, izleyin.....



------------------Buradan Sonrasını Filmi İzlemediyseniz Okumayın-----------------------



10 milyon mil? Ebenin Ryna demek istiyorum. Sonlara doğru kız kardeşi ve onun kocasına 500.000'er puan transfer ediyor ve bu dünyayı gezmek için yeterliymiş. 10 Milyonla ne yapılır siz düşünün.. Maşallah..

Filmin dönüm noktası açık ara, Ryan'ın Alex'e süpriz yapmak istemesi ve Alex'in çocuklarını ve kocasını öğrenip .öt olması.... Orada bizim George cidden namusu lekelenmiş, gururuyla oynanmış saf kişilik tribine giriyor. Eee kim tahmin ederdi Issız Adamın Alex olacağını:))

2 yorum:

Ghostlike dedi ki...

Gerçekten aydınlatıcı ve samimi bir blog kurmussun arkadasım seni tebrik ediyorum.Bundan sonra takipciniz..

Adsız dedi ki...

en kısa zamanda ızlemek ıstıyorum bu fılmı cok merak ettım:)
duygu

Yorum Gönder