The Wrestler (2008)




Amerikan Güreşi (Pankreas) biz Türkler için, uyku problemi çektiğimiz gecelerde Flash TV de izlediğimiz abartılı dövüş müsabakalarını ifade eder. Özellikle dublajı yapan arkadaşın coşkusuyla da ayrı bir hava yakalarız ve sabahın 5inde alakasız bir şekilde gaz oluruz. Bunun dışında açıkçası Amerikan güreşinin ilgimi çeken birşey olmadığını söyleyebilirim.

Randy "the Ram" (Mickey Rourke), 50 yaşına merdiven dayamış bir güreşçidir. Yaşı ilerlemesine rağmen o bir veteran olarak müsabakalara çıkmaya devam etmektedir. Yalnız bir hayat süren Randy, doktorunun, kalbindeki rahatsızlık nedeniyle güreşi bırakmasını söylemesinden sonra yıllardır görüşmediği kızıyla arasını düzeltmeye çalışır. Müdavimi olduğu striptiz kulübündeki favorisi, orta yaşlı Cassidy'den (Marisa Tomei) hoşlanan Randy, kızına yaklaşma konusunda da ondan yardım alır.

Film, orta yaşların sonlarına gelmiş bir adamın yalnızlık korkusuna odaklanıyor. Filmin introsunda bize, Randy'nin önceden oldukça popüler bir güreşçi olduğu hissettiriliyor. Fakat Randy'i görür görmez artık o günlerin çok geride kaldığını anlıyorsunuz. Yaşadığı prefabrik yerin bile kirasını karşılamakta zorlanan Randy, hem çıktığı maçlardan hemde çalıştığı marketten para kazanarak geçinmeye çalışıyor. Randy'nin ne kadar yalnız olduğunu farketmeniz uzun sürmüyor. Bir kere yalnız yaşıyor ve mahallesindeki küçük çocuklar, gösteri yaptığı güreşçiler ve striptiz kulübündeki Cassidy ile kurduğu arkadaşlıklar hayatını dolduruyor. Ama ailem diyebileceğiniz hiçkimse yokken ne kadar doldurabilirsiniz hayatı? Aslında filmin temel aldığı şey, Randy'nin, kendisini koşulsuz destekleyen hayranlarının aynı zamanda hayatındaki tek destekçileri olup olmadığını sorgulaması.

Randy'i son bir dövüş beklemektedir. Yıllar önce yapılan ve bir efsane haline gelmiş olan Randy - Ayetollah(Bob) dövüşü, hayran festivali için bir daha yapılmak istenir ve Randy'e teklif edilir. Bakalım Randy ring dışında neredeyse kimsenin değer vermediği canını korumak için dövüşten vazmıgeçecek, yoksa değerli olduğu tek yer olan o ringe çıkıp, hayattaki tek ailesi olan hayranları için canını tehlikeye mi atacak.

Film Mickey Rourke'nin şovu dersem çok abartmış olmam heralde. Adam döktürmüş adeta, Randy'nin bütün ruh halini, tüm çıplaklığıyla o kadar iyi sergiledi ki, Randy'nin aslında gerçek olduğunu ve hatta Mickey Rourke'nin bizzat bu adam olduğunu düşünmek çok da zor olmadı.

Gerçek bir dram izlemek istiyor fakat sinemanın bu türündeki sıkıntınız konunun fazla yavaş ilerlemesi ise, The Wrestler sizin için biçilmiş kaftan. Filme başlayıp sıkıcı bulan sonrada hemen kapatan arkadaşlarım var ama siz onlara uymayın, bu film gerçek anlamda her karesiyle uğraşılmış bir eser. Açıkçası filmi izlemek için 1 sene beklediğime mi yanayım yoksa, muhteşem bir performans şölenini kaçıran bıkkın arkadaşlarıma mı karar veremiyorum. Mutlaka ama mutlaka izleyin, pişman olmayacaksınız. Puanım 8. Aslında Darren Aronofsky'nin (Requiem for a Dream ve Pi'den hatırlıyoruz) yönettiği filme 7,5 civarı bir not verecektim ama bence böyle bir konusu olan filmin, bu kadar akıcı işlenmesi ve konusunun ağırlığına rağmen kendinizi kaptırabilmeniz, 8'i fazlasıyla hakettiriyor.





-------------------Filmi İzlemediyseniz Devamını Okumayın-----------------





Filmin en güzel yanlarından biri, önemli konularda boşluklar, soru işaretleri koyarak sizi hayal gücünüzü kullanmaya zorlaması. Randy'nin kızı var ama annesi ile ilgili hiçbir ipucu yok. ayrıca filmi izleyip Randy'nin aslında çok iyi bir insan olduğunu düşünmek kaçınılmazken, geçmişte önemli hatalar yaptığınıda düşünüyorsunuz. Ayrıca film öyle bir noktada bitiyorki, yönetmen Darren Aronofsky (Requiem for a Dream ve Pi'den hatırlıyoruz) senaryonun son sayfasını sizin doldurmanızı istemiş.

0 yorum:

Yorum Gönder